Nasıl olduğu
önemli değil. Sabah kapının önünde bir zaman makinası buluyorsun. Sen işe gitmek
için debelenirken seni beş dakika daha uyumaya iten içindeki o tembel, o bahane
makinası diyor ki; “Aptal olma. Bir gün ortalarda
olmasan kimse fark etmez. Bu hiçbir şeyi değişmez.”
Zaten ilk
gördüğünde onun zaman makinası olduğunu anlayabildiğin için kullanabiliyor
olman seni şaşırtmıyor. Talimatlar basit. İçine
gir. Otur. Kemerini tak. Gitmek
istediğin yılı söyle. Görmek istediğin yeri aklından geçir. Bir rocker
olduğunu farz ediyorum. Bir Müslümcü de olabilirsin. Önemli değil yani. Cihaza
yaklaşıp, “23 Eylül 1993 Michael Jackson
İstanbul Konseri” diyorsun. Karşına boş bir arazi ve sıradan bir adam
çıkıyor. Şüphe yok, makine kusursuz çalışıyor. Her şey 1993 fakat öyle bir konser
aslında yaşanmamış.
Hayal
kırıklığı içinde gemiye dönüp şansını bir kez daha denemeye karar veriyorsun. “Acaba
Einstein gerçekten…” Makine seni bir ayakkabı tamircisinin önünde
bırakıyor. Tabelaya bakıyorsun,
“MC 2 ayakabıcılık.
Hermann ve Jacob Einstein.
(Başka şubemiz yoktur.)”
yazıyor. İçerideki kır saçlı, kıt
akıllı adam babasının işini devam ettirmeye çalışan Albert’tan başkası değil. MC
1’i tefeciye kaptırmış, müşteriye yanlış para üstü veriyor. Abi bu ne saçmalık!
Hayır. Bu işte
bir acayiplik var. Makine gerçek. Adının herhangi bir isim olduğu kadar eminsin.
Ama ya tarih? Ya onca kanıt? Makinaya dönüyorsun. İçine gir. Otur. Kemerini tak... Birazdan bunu o kadar çok
yapacaksın ki içinden talimatları tekrarlamana gerek kalmayacak.
Bin beş yüz
bilmem kaç. Bir taverna. Bir adam kanuni. Oha artık! Bu da mı yalan!
Düğmeler,
ışık, filan derken yıl 1236. Anadolu beyliklerle değil bayanlıklarla dolu çok
kibar bir semt. Hayır, hayır, hayır… Kesin bir şeyler dönüyor ve bunu anlamalısın.
Tarihçilerden
oluşan bir tarikatın gizli gizli dünyadaki tüm kayıtları değiştirip sırf makara
olsun diye torunlarıyla dalga geçtiklerini düşünüyorsun. Oysa bu zamana dek dünyayı
aslında 4 ninja kaplumbağanın yönettiğini düşünüyordun. Aileydi değil mi?
Olsun, onlar da aile gibiydi.
Uyuz olup tarihteki
bu bozulmanın başladığı yeri arıyorsun.
Roma dönemi.
Hiç yanmamış. Önünde sezar salata masanın başındaki adam diğerine sesleniyor.
(Sirke) Sende mi Brütüs?
Helenistik
dönem; Platon iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir kasap, Büyük İskender
şişman bir Bursalı. O dönemde Bursalının ne işi var deme. Coğrafya kesine yakın
bilimlerden biri. Antik Yunandasın. Zeus bir ineğe hallenirken üzerine yıldırım
düşen bir çiftçi. Afrodit 300 kilo, kolunda Hermes, sırtını sütuna yaslamış
senden sigara istiyor.
Bir yanlışlık
olmalı.
Biraz da merak
ediyorsun hani, neler oluyor filan diye. Makinaya atladığın gibi daha geçmişe
gidiyorsun. Avcı toplayıcıların aslında avcılığı sadece spor olarak
yaptıklarını görüyorsun. Toplayıcılar ise ilk polislermiş. Hala aynı gerçi.
Ortada bir bok yok ama bağırıyorlar “Topla
bunu! Topla bunu!”
Kesmiyor, daha
da geçmişe gidiyorsun. Homo erectus tembelin teki çıkyıor. Ayağa kalkan ilk şey
aslında evrimini tamamlayamamış bir balık türü.
Daha da
geçmişe. Bu mevzuyu anlamalısın. Maymun sandığımız atalarımız aslında kısa
paçalı takım elbise giymiş plaza abileri çıkıyor. Aha bozdun gerçekliği.
Ama nasıl
sinirlisin. “Başlarım böyle gerçekliğe.”
deyip geçmişi köklüyorsun. Eksi on üç buçuk milyar küsur, kaçsa artık, eksi
bir. Işık bükülüyor ve sen bir pırt sesiyle zamanı yırtıp çıkıyorsun. Evet az
önce büyük patlamanın öncesine geçtin. Ne? Küçük bir pırt mı? Olsun o bir
teoriydi zaten.
Zamanın
öncesinde ele benzemeyen iki uzuv seni bağladıkları makinadan çıkartıyorlar. Uzaktan
kendini görüyorsun. Tam anlamıyla bir soğansın. Kat kat. Kokulu bir bitki. Üzerine
ışın filan tutuyorlar. Tüm gerçekliğinin kırıldığını anlayıp keşke işe
gitseydim diye düşünüyorsun. Soğanın evrenden önce yaratılmış olması bir soğan
olarak sana gurur verse de insan olarak yaşadığını sandığın gerçeklik için
içten içe kırgınsın. Buruk bir sevinç. Göz yaşartıcı bir koku. Ağlıyor musun?
Aslında
anlamıyorsun. Sen sadece bir bitkisin dostum. İnsan gibi hissetsen bile bir
bitkinin nasıl hissettiği konusunda tahminden öte fikrin yok yani. Şimdi, bir
zaman makinası görürsen insana yakışanı yap ve onu parçala.
/22019
Yorumlar
Yorum Gönder